Telefon
WhatsApp
EKONOMİ SİYASAL SİSTEMİN BİR SANATIDIR!
zemedya

Bugün pek çoğunuzun merak ettiği ve bana sık sık sosyal medyadan, özelden veya açıktan sorduğunuz bir konuyla ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. Bu da ticaret yatırım, para ve kıymetli metaller üzerine olacak. Baktığımızda derler ya, "mal canın yongasıdır", ama içinde bulunduğumuz bu dönemde, hakikaten çok ciddi şekilde kararsızlıklar içinde kaldığımız, sıkıntıları nasıl aşacağımızı kara kara düşündüğümüz bir dönemi de yaşıyoruz.
 

Büyük ekonomik tufan ve felaketlerin aslında tarih boyunca temel sigortası kıymetli metallerdir. Kıymetli metaller denilince, genellikle Türk insanı altın anlar. Daha sonra gümüş, sonrası platin ve paladyumdur. Bu dört element kıymetli metal dediğimiz, para yerine geçen elementlerdir. Bunlar içinde tarihten günümüze kadar baktığımızda, genellikle platin ve paladyumun daha çok kazandırdığını görürüz. Ancak, platin ve paladyum özellikle ticari ve sanayii alanında çok kullanıldığı için, bir de daha küçük montanlı miktarlarda alınıp satıldığı için, bu işi Fatma teyzenin, Muharrem amcanın çok yapması, alması, satması çok kolay değil. Ama Türk insanının tarihten bugüne kadar, baktığımızdaa bilinen 5, 6 bin yıllık tarihimizde, özellikle Türk kadınının altın konusunda özellikle emniyet sübabı olarak gördüğünü ve o yönde yatırımlar yaptığını, yastık altına koyduğunu görüyoruz.

 

İşte bu yönde yapısal dönüşümler dediğimiz bir kısım ekonomik hadiseler vardır ki, aslında yapısal dönüşümü sağlayanlar sadece ekonomik hadiseler değildir. Zaten şunu da net olaraak söylemekte fayda var. Ekonomi bir birim olmaktan ziyade, siyasal sistemin bir sanatıdır. Yani ekonomiye bilim demek pek doğru değildir. Ekonomi br sanatattır ve siyasi bir sanattır demek daha doğru olur. İşte bu anlamda ülkelerin o yapısal, dünyanın o yapısal dönüşümleinde alınan siyasi mekanizmalar, doğrudan doğruya ekonomik projelei şu veya bu yönde etkilerler. Bu, hem küresel anlamda, hem bir ülkeyi makro anlamında, hem de şirketler anlamında, hem de hane halkı dediğimiz aileler anlamındadır. 

 

Baktığımızda 2. Dünya Harbi esnasında, 1944'e kadar İngiliz Sterlin'i 1815 Waterloo Savaşı'ndan beri dünyanın rezerv parasıdır. Ama 1944'te Bretton Woods'da alınan bir kararla Amerika Birleşik Devletleri'nin doları artık küresel rezerv paradır ve yüzde 40 oranında altına endekslenmiştir. İngilizler buna itiraz ettiyse de tabii 2. Dünya Harbi'ni galibi ABD olduğu için, "dediğim dedik, çaldığım düdük" modunda bir karr alındı ve altına dolar endekslenerek, 15 Ağustos 1971'e kadar gelindi. Ama 15 Ağustos 1971'den bu tarafa, dünynın rezerv parısı dolar herhangi bir çapaya, çıpaya, kurala bağlı olmadan basılıyor, dolara bağlı olan diğer ülke dövizleri de buna bağlı olarak, dolara paralel olarak, bağlı olarak onlar da karşılıksız olarak basılıyor. İşte bu anlamda özellikle enflasyonun çok yüksek olduğu ki, sevgili dostlar hiç bir ekonomik kriz durduk yerden çıkmaz. Ekonomik krizler çıkarılır. Ona göre zamanı, zemini hazırlanır ve genellikle 7 yılda bir ekonomiler ciddi bir şekilde kapitalist sistemde ciddi bir türbilasyona girer, sıkıntıya girer. Diğer yedi yılda bundan çıkar. Açıkçası indi-bindi kayık. İşte bu süreçte, baktığımızda insanların yapmış olduklar tasarruflar, eflasyon politikalarıyla devletler tarafından eritilir. Karşılıksız para basma politikalalrıyla eritilir. Ve gerçekten de, ABD rezerv parası doları ele aldığımızd 1913'ten bu güne bakarsak bu yüz küsür yılda ciddi şekilde yüz 10 civarında değer kaybettiğini görürüz. Bizim maalesef Türk lirasının durumu ise perişan. Zaten biz Türkler olrak  1641'de Osmanlı Türkiye'si darphaneyi kapattı. O tarihten bu tarihe bir türlü para politikalarını tutturamıyoruz, beceremiyoruz, yönetmiyoruz. Bunu İstiklal Harbi sırasında ve daha sonrasında rahmetli Atatürk döneminde bir para politikası uygulandı. Karşılıksız para basmama, denk bütçe. O zaman şöyle veya böyle iyi gitti. Ama rahmetli Atatürk'ün ölümünden sonra özellikle 2. Dünya Harbi'nin bitimiyle birlikte, 1946'yla birlikte, işler Türk lirası anamında kontrolden çıktı. Ve bugün 2024 yılında baktığımızda, benzer problemlerle yine karşı karıya olduğumuzu görüyoruz ki, Türkiye bu problemleri 1838 Baltalimanı Serbest Ticaret Antlaşması, sonra 1854 ilk dış borç ile, 1914'e kadar gelinen o süreçte, koca bir imparatorluğu nasıl para politikalarıyla perişan ettiğimizi perişan edildiğimiz görüyoruz. 

 

Bugün de baktığımızda, Türkiye'nin en büyük probleminin para politikaları, döviz politikaları olduğunu görüyoruz ve insanlar kendi parasına, Türk lirasına maalesef güvenmiyor. Çünkü bu üç günük, beş günlük, on yıllık bir hadise değil. Bu tarihimizzden gelen, 1641'den gelen maalesef Osmanlı'da başlayarak Cumhuriyet'e sirayet etmiş olan bir hadise ki, bu anlamda demek ki şunu söyleybiliriz ki, bugün bizim iki ileri bir geri gitmemizin en temel sebebi, sağlam bir para politikasını iktidarların yürütmemiş olmasıdır. 

 

Bugün günümüze gelecek olursak, dünyanın yeni bir kaosa gittiğini görüyoruz. Bunu sizleri korkutmak için söylemiyorum. Bildiklerimizin tamamını da söyleyemiyoruz. Çünkü Faatma teyzem, Muharrem ancam bu kaostan nasıl çıkacağız diye düşünmek durumunda kalır. Ama elbette bir kaosun gelmekte olduğunu bilelim. İşte bu anlamda Türk insanının bana sorduğu sorulardan biri, "hocam kaç aylığına alayım, ne kadar zaman için alayım?" Şimdi para piyasalarında, sermaye piyasalarında, döviz piyasalarında, altın ve kıymetli metaller buna dahil, bir yıla kadar, bir günden bir yıla kadar olan süreçteki her türlü satınalma ve satışlarınız ticarettir sevgili dostlar. Bu yatırım değildir. Bu kısa vadeli,, buna İngilizcesiyle "short" diyorlar. İşte bu kısa dönemdeki hadiseler yatırım değildir, ticarettir. Buralara çok dikkat ediniz. Yatırım ise 365 gün ve sonrasıdır. Yani 1 yıl ve sonrasına altına, dövize, tarlaya, nereye olursa, neyse gönlünüzden geçen, para yatırmanız o yatırımdır ki, dünyada görünen bir hadise vardır. Tarihe dönüp baktığımızda 1632'deki Hollanda'daki lale soğanı krizindn bu tarafa hemen hemn bu kural değişmemiştir. Krizlere giderken, yani krizler derinleşirken ki, şu anda dünyada önümüzdeki yedi, sekiz yılda çok ciddi bir ekonomik, siyasi, sosyal krizin olacağını artık görüyoruz. Pek çok uzman da bunu söylüyor. Zaten yaşayarak da görüyoruz. İşte bu dönmde kıymetli metaller, yani altın, gümüş, platin, paladyum. Bunlar sizin en sağlam limanlarınızdır. Yani burada gemiyi, tekneyi buraya çekerseniz, darbelerden en az etkilenirsiniz. 

 

Bazı dostlarımız bana soruyor; yurt içi, yurt dışı borsalarala ilgili şunu söyleyeyim. Net oalarak, hiç bir muhasebe verisi günümüzde doğruyu göstermiyor. Yani gerek yurt dışında, gerek yurt içinde borsalarda tabiri caisse "zombi" şirketler var. Bunlar hakkında isim vermem doğru olmaz. Ama çok dikkatli olmanız gereken ki, öyle şirketler var ki, hakikaten zombi. Ama şirketin borsadaki değeri yukarıya gidiyor. Buralarda spekülatif oyunlar var, muhasebe oyunları var. Bu muhasebe oyunlarına da "yaratıcı yıkım", "yaratıcı muhasebe" de deniyor buna. Yaratıcı muhasebe ile de "indir kayık-bindir kayık" modelleriyle insanların baktığımızda, bir örnek vereyim; 1929'dan 2082'e kadar Wall Street'te, yani ABD Borsaı'nda yatırım yapan insanların, milyonlarca insanın içinde kazananlar sadece yüzde 15. Bu yüzde 15'in içinde de yüzde 3, 3,5'u gerçek anlamda kazanıyor. Öyleyse borsalardaki, bu oyunlara çok dikkat edin. Kripto paraya asla ve asla para yatırmyın. Sanal para dediğimiz, dijital para dediğimizin sayısı 16 bin'i geçmiş durumda. Bunlara asla para yatırmayın. Buarada kazandığı öne sürülen ve çıkarılanların sayısı o kadar düşük ki, diğer taraftan  milyonlarca, yüz binlerce insan varlıklarını kaybediyor. Adeta kapana kısılıyorlar.

 

Peki, "krizden çıkarken nelere yatırım yapmalı?" Dedik ki krize girerken kıymetli metaller, altın ve gümüş özellikle Türkiye için. Ama krizden çıkarken, baktığımızda önümüzdki yıllarda o zaman daha çok toprağa yönelin. Büyük şehirlerden ev almayın. Büyük şehirlerde iki eviniz varsa, birini ailenizin oturacağı için tutun, ama diğerini satın. Altın alın, bekleyin. Altında da bankalardaki altın hesabı değil, bir tek altın vardır o da fiziki. Elinize alıp, dokunabildiğiniz altınlardır.

 

İşte bütün bu süreçlerde nereye bakacaksınız? Genellikle sizin önünüze internette, orada, burada geçmiş bir kısım analizler ortaya konuluyor. Sevgili dostlar, geçmiş rakamlar geleceği yansıtmaz. Bu anlamda net olarak bir şey söyleyeyim; ekonomik rakamlardan ziyade,  finansal rakamlardan ziyade, geleceğin siyasi atmosferini kodlamaya çalışın. Geleceğin siyasi gelişmelerini ön görmeye çalışın ki, 1978 Washington Mutabakatı'nda özellikle Çin gibi gelişmeiş, gelişmekte olan ülkelere imalatı kaydırdılar. Çünkü ucuz işçilik vardı. Ama 1990'lara gelindiğinde, bir şey görüldü, hatta 2000'lere kadar görüldü. Net ithalatçılardan net ihracatçılara doğru bir dünyanın paranın döndüğü, dönüştüğü görüldü. Bunu en çok Çin'de gördük. Bunun üzerine Dünya Ticaret Örgütü'nü göklere çıkaran G7'ler baktılar ki, Dünya Ticaret Örgütü kuralları daha önce, gelişmekte olan ülkelerin ve fakir ülkeelerin aleyhine çalışırken, gelişmiş ülkelerin aleyhine çalışmaya başladı. Ki 1998'de Seattle'da DTÖ'ne karşı dünya çapında bir gösteri olmuştu. 3 gün göstericiler ve polis arasında ciddi bir çatışmalar oldu. Beş yüz, altı yüz kişi tutuklanmıştı. Sonra zamanın Amerikan Başkanı Bill Clinton devreye girerek bu tutukluların serbest bırakılmasını sağladılar. Ben de tesadüfen oradaydım ve Seattle'da hakkatten otelden çıkamamıştım.

 

Özetin özeti olarak; önümüzdeki dönem krizin daha da derinleştiği, derinleşeceği yıllar olacak. Önümüzdeki özellikle beş yıl çok ciddi krizin hem Türk ekonomisi açısından, hem dünya ekonomisi açısından çok derinleşeceği bir dönem. Bu dönemde kıymetli metalleri seçip Türk ailesi, Türk yatırımcısı erkeği-kadını olarak, daha çok altın ve fiziki altında kalın. Krizden çıkarken de, binaya değil imarsız tarlaya bakın.

 

RAMAZAN KURTOĞLU

ZEMEDYA

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

inci

Bakirköy Nöbetçi Eczaneler

medya
medya

E-Bülten Aboneliği